30 Temmuz 2016 Cumartesi

Humeyni müslüman falan değildi. İnsan bile değildi. CIA casusuydu. Amerika'nın/Siyonizmin adamıydı. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, humeyni, gerçek yüzü, siyonizm, cia, mossad, necmettin erbakan, cehennem, islamcılık,


Humeyni gerçeği

Onun nasıl bir mel'un olduğunu anlatmaya, onun İslam dünyası hatta insanlık için ne kadar zararlı biri olduğunu anlatmaya kelimeler yeterli olmaz. Hepimiz alemi değişip öte tarafa geçince, mahşer/hesap gününün dehşetini görünce, Humeyni gibilerin SONSUZ felaketine sebep olduğu derya gibi insan kalabalıklarını göreceğiz.

Artık kendi küfrünün mü hesabını verebilir, aldattığı bir tek kişinin mi verebilir ya da toplamda on milyonlarca, belki yüz milyonlarca kişiden hangi birinin hesabını verebilir bilmem. Lenin bile daha bu dünyada iken, son nefesine doğru acıdan aklını yitirmiş, bedeni kok kömürü gibi kararmıştı.

Ben pek çok meseleyi izah etmeye çalışırken, "Sonsuz felaket" deyip durdukça, saniye bile titremeyen ama kendilerinin müslüman olduğunu iddia eden münafıklar şimdi bu paylaşıma saldıracaklardır. Şu yazdıklarımdan, şunca feci gerçekten akılsız bile tesirlenir ama bunlar saniye bile titremezler. Çünkü "Cehennemin yakıtı olan taşlar" işte böyle taşa dönüşmüş tiplerdir. Ama olsun. Ben yıllardır onların dilinden çok çok iyi anlıyorum.

Ümidim o ki hz. Allah Erbakan'ı, çok sevdiği ve baş tacı ettiği, on milyonlarca gence hatta gelecek yüz milyonlarca müslümana örnek gösterdiği Humeyni'den ayırmamış ve aynı yere koymuş ve aynı muameleyi yapmıştır. Ümit ederim ki halen Erbakan'ı ve Humeyni'yi bu memleketin evladına örnek gösterenlere de ecelleri gelince aynı muameleye tabi tutar.


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Dikkat!
 Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

25 Mart 2016 Cuma

Vehhabilik İngiliz casuslarının kurduğu bozuk bir mezheptir. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, 3. DünyaSavaşı, ingiltere, suudiler, vehhabiler, selefilik, ışid, el-kaide,siyonistler, el-nusra, büyük israil projesi, bozuk yollar, islamcılık, adolf hitler


Suudlar, İngilizlerin devlet kurdurduğu bir aşirettir.

Her ne kadar ikinci dünya savaşı sonunda (1945'te) İngiltere süper güçlüğünü ABD'ye kaptırmış olsa da, yine de İngilizler; günümüzde bile Suudiler, Vehhabilik, selefilik, IŞİD, el Kaide ve türevleri üzerinde büyük bir kontrole sahiptirler.

Hitler'in yüzlerce üst rütbeli subayı, bir anda Hitler'e itaatlerini terk etmiş olmasalardı ve Hitler planladıklarını bir süre daha başarabilse idi, sömürgeci batılı ülkelerin Müslüman milletlerin yaşadığı bölgelerdeki oyunları tamamen çökecekti. Yine de Hitler'in siyasetleri sayesinde batının sömürgesi konumundaki pek çok müslüman millet özgürlüklerine kavuştu.

Ve şimdi İngilizler ve Amerikalılar ve onları oynatan Siyonistler yeniden bozuk mezhepleri ve bu mezhepler üzerinden oluşturulan sözde İslami terör örgütlerini kullanarak bölgeyi yeniden sömürmek istiyorlar. Zira hem ekonomik hem ahlaki anlamda İFLAS etmiş durumdalar. Ve bir de Büyük İsrail'i kurmak isteyenler ile Haçlı seferi yapmak isteyenleri de var.


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

24 Mart 2016 Perşembe

Suudi Amerika'nın Türkiye'deki imamlarına aldanıyorsunuz | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, müceddid, suudi amerika, Şeyh, şeriat, tarikat, hakikat, marifet, Selefilik - Vehhabilik, mürşid-i kamil, türkiye, rabıta, küfür,

Gerçek bir müceddid, dünyaya bir senede ne kadar yağmur düşeceği ve dünyada o sene ne kadar adet ot biteceği bile bildirilir. Bunların bildirilmesi ve bazı esrarlara aracı olması o müceddidi haşa ilah yapmaz. O müceddide bağlı olan talebelerin böyle manevi hakikatleri kastederek söylediği bazı cümleler, "Şeyhlerini ilahlaştırıyorlar" şeklinde çarpıtılamaz.

Bu dinin bir zahiri olduğu gibi bir de batını var. Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kelimelerini ömürlerinde bir defa bile yan yana duymamış ve ne anlam ifade ettiklerini zahiren bile kavrayamamış kişilerin... Türkiye'yi de Selefi-Vehhabi sapkınlığına çekmek isteyen Suudi Amerika casusu ve petrol parası zengini imamlara aldandıkları ve kendilerini hüsrana sürükledikleri, asla inkar etmemeleri gereken manevi gerçekleri inkar edip bir de alaya bile almak istedikleri görülüyor.

İstese elmayı kuluna vermek için toprak, ağaç, güneş, ışık, ısı, rüzgar v.s. şeyleri vesile yapmadan da verebilecek olan Allah-ü teala, her şeyi bir sebebe bağlamayı murat ettiği için böyle sebeplerle verir ve kendini gizler. Manevi bazı hususlarda da sebepler silsilesi koyar araya. Nurun tek kaynağı olan Allah, nurunun kullarının kalbine intikal etmesi için bile araya peygamberinin ve mürşidlerin kalplerini vesile olarak koyar.

O Allah (c.c.), kullarını kendine secde ettirir iken bile Kabe gibi aslında zahiren dört duvardan başka bir şey olmayan bir vesile koyar araya... Ve o Kabe'ye manen çok büyük bir anlam ve makam yükler. Kulları cemaat halinde ibadet ederler iken bile bir imamı vesile eder ibadetlerine... Şu kadarcık ilmi ve mantığı bile olmayanların, Vehhabi itikadına mensup yüzü güleç, niyeti kötü, aldatıcı sosyal medya hocalarına kanıp rabıtayı, vesile koymayı, mürşidi, müceddidi, topyekun maneviyatı ve tarikatı ve hakikati inkar etmeleri ebedi/sonsuz felaketlerine sebep olur. Türkiye'li bir Müslüman, derhal faydasız parti ve islamcılık mücadelelerini bırakıp en doğru ve sağlam şekli ile zaruri dini bilgileri ve özellikle de zaruri itidadi-inanç meseleleri iyice öğrenmelidir. Kime ölüm ne zaman gelir, hiç belli olmaz. Rabıtayı inkar etmek küfürdür, dinden çıkarır.


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

9 Mart 2016 Çarşamba

Şimdiye dek yüzlerce nifak alameti sergilemiş olan İhsan Şenocak'tan kendisi gibi İslamcının teki olan Erbakan'a güzelleme... | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, necmettin erbakan, gerçek yüzü, ihsan şenocak, gazze, arakan, abdülhamid han, cihad, islamcılık, islami parti, islamcılar,

"Yıkama ve Yağlama" servisinden az önce elimize ulaşan bir yayını sizlerle paylaşıyoruz. Bu yayının altındaki yorum kısmında "Tamirat ve Tadilat" servisinin yayınını da bulabilirsiniz. 


Herkese, böyle, insanın ayaklarını yerden kesen, pırıl pırıl, cıvıl cıvıl, cik cik cik ve yıkılamayan, yıkanıp silinemeyen bir hayal alemi dileriz. Hayal aleminde gemiler yüzdürmenin keyfini siz de denemelisiniz.


Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

4 Mart 2016 Cuma

Asırlardır eskimeyen ve dillerden düşmeyen bir kapak(!) | Akademi Dergisi

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, necmettin erbakan, şiilik, şia, mezhepsizlik, mezhepler, itikatta mezhepler, ahmed bin hanbel, peygamber efendimiz, ehl-i sünnet,

Şii alimlerin münazara için toplaştıkları yerde, sünni alimlerinden bir kişi beklenmektedir. Zaten bunca şii alimin karşısında, bir tek sünni alim yeterli görülmektedir. Bu kişi Hanbeli mezhebinin imamı Ahmed bin Hanbel (rh. a)’dir. 

Biraz gecikmeli gelen imam Ahmed bin Hanbel’in elinde ayakkabıları vardır. Bunu gören şii alimler sorarlar: 

➥ Neden ayakkabılarını kucağına aldın?

İmam Ahmed bin Hanbel’in cevabı şöyle olur:

➥ Duydum ki Rasulullah (s.a.v.) döneminde şiiler ayakkabı çalarlarmış. İşte ben de ne olur, ne olmaz, çalmasınlar diye ayakkabılarımı sağlama aldım. 

Şii alimler, imamın bu cevabı karşısında sarsılırlar, sinirlenirler ve dayanamayıp şöyle derler;

➥ Rasulullah döneminde şiilik yoktu ki şiiler de yoktu, senin bu sözün şiilere iftiradır?

Ahmed bin Hanbel’in cevabı şöyle olur:

➥ O zaman münazara bitmiştir. Nereden getirdiniz, nereden uydurdunuz bu şiilik dinini o halde?

Dikkat! Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

2 Mart 2016 Çarşamba

Milli görüşçülerin İran sevgisi, anlamak mümkün olmayan, tuhaf, tutarsız İslam birliği ve vahdet anlayışları, ilimsizlikleri, samimiyetsizlikleri ve İran'ın gerçek dini yapısı | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, necmettin erbakan, islamcılık, islamcılar, Cemaleddin Afgani, şiilik, cia, mossad, islami parti, muta nikahı, hz. ali, gerçek yüzü,

Ne modeller var yahu...

Adamlar neler yazabiliyor, neler iddia edebiliyor yahu...



Hiç mi düşünmezler, "Mürekkep yalamış birileri çıkar da hayal dünyamızı yıkar" diye?


1- Erbakan'ın sahip olduğu, tahsil ettiği İslami ilimler hangileridir? Hangi medresede, hangi müderristen, hangi ilimleri tahsil edip de icazet almıştır? Resmi bir icazet sormuyoruz, gayri resmi bir icazet vesikası da olur?

"Boş adamdı" demekten her fırsatta geri duramadığımız Erbakan hakkındaki bu iddialar karşısında, ezberimiz bozuldu, hakkımız olarak mesnet, ispat isteriz. Biz Erbakan'da sürekli gördük ki, temel İslami meselelerde bile doğru düzgün malumat sahibi değildi. Çoğu meselede ya bilmediğinden ya da işine öyle geldiğinden uydururdu. 

2- İranlı şiilerle vahdet tesis edecekmişiz. Çok şaşırdık... O halde biz mi şiileşeceğiz yoksa onlar mı sünnileşecekler? 

Biz, 20 ana gruba ayrılmış, kimisi ayetleri inkar eden, kimisi Hz. Ali'ye haşa ilah diyen, kimisi mut'a nikahını savunan, kimisi "Bir gecede en fazla 12 kadını mut'a ile nikahlayabilirsiniz" fetvası veren, kimisi ezanı sünnet olan şeklinden çıkarıp bozan, kimisi namazlarında bile sahabelere lanet eden, kimisi "Peygamberlik Ali'nin hakkı idi" diyen, kimisi hacca bile gitmeyip hac yerine kerbalaya giden sapıklarla neyin ittifakını, af edersiniz yanlış oldu, ittifak da değil tevhidini tesis edeceğiz? Herifler, ayetullah diye bir makam uydurmuşlar, haşa peygamber yerine koymuşlar, bunların hatasız ve masum/günahsız olduğuna inanmışlar (tıpkı hristiyanlardaki papa gibi) böyle bir hayal dünyasında böyle bir makam oluşturup birçok dini liderlerini bu makamda gördükleri halde kendi aralarında bir birlik, beraberlik, ittifak yok, tevhid ise hiç yok, bizimle mi tevhid tesis edecekler? Arif olan bu izahtan anlar ki, bir araya gelip kaynaşacağımız bir olacağımız bu şiilerin arasına, faraza gerçek bir hatasız ve masum peygamber gönderilmiş olsa, hiçbir şeye yaramayacak çünkü zaten Hz. Ömer zamanında kılıç zoru ile İslam'a girmiş İran'ın, hiçbir döneminde asıl derdi İslam olmadı. Bozuk İslam inanışları da Acemlerin tarihi boyunca meşhur olan kibirlerine bir alet oldu, araç oldu. 


İslam'ı bir siyasi parti ya da siyasi ideoloji seviyesine indirircesine hatalar zincirini elli yıldır sergileyen zilli görüşçü bu arkadaşlar bilmezler mi, İran'ın gerçek dini yapısını? Ateist, komünist, ateşperest, putperest bir çoğunluğun olduğunu? CIA'nın Humeyni'yi kullanarak kurduğu sözde İslami rejimin, son derece aşırı korumaya alınmış olduğunu, askeri-istihbari aşırı koruma ile bu çakma rejimin halka rağmen ayakta tutulduğunu, halkın ezici çoğunluğunun bu rejimi istemediğini, polisiye tedbirler olmasa iran halkının iki günde bu ayetullahları parça parça edip sözde İslami rejimi yerin dibine sokacağını?

3- Kendi ülkesinin darül harp mi, darül islam mı olduğunu bile sıkıntı etmemiş, kafasına göre bir fıkıh uydurup işine gelen her yerde işine geldiği gibi hükümler uydurmuş, bu çerçevede küfrün partisini islami parti bile ilan etmiş, kendisini halife gibi pazarlamış, bu hallere gelebilmek için bir öğlen namazını üç beş farklı camiye giderek, cemaat görsün diye tekrar tekrar kılmış, yatsı namazlarını da etrafta yabancı kimse yoksa kılmamış Erbakan mı... 

Henüz kendi üzerinde ve kendi ülkesinde şeriatı hakim kılamamış, uygulama sahasına geçirememiş, siyasi menfaatlerine seviyesizce alet ettiği bir İmam hatip sorununu çözememiş, memleketteki iki basın mensubunun, muhabirin ağzının payını verememiş, siyasi manevralar ile ayaklarını kaydıramamış ve daha saymakla bitmez tezatlar ve aşırı zayıflıklar sergilemiş Erbakan mı...

Kendi ülkesindeki İslam cemaatleri ve tarikatlerinin yüzde 99'u ile sürekli kavgalı ve hasım olmuş, onlarla bile tevhid değil, ittifak bile kuramamış Erbakan mı.... 

Böyle bir Erbakan mı İslam Ortak Para Birimi, İslam Ortak Savunma Teşkilatı, İslam Ortak Kültür Teşkilatı gibi birliktelikler kuracakmış? Hem de böyle bir İran ile, vehhabi Suudiler ile, ilan edilmemiş İngiliz, Fransız, Amerikan sömürgeleri konumunda olan halkı müslüman ülkeler ile öyle mi? İşte bu bakış açısı, bu çaba, evcilik oyunu değilse nedir? İşte bu, liderlik hırslarına İslam davasını alet etmek değilse nedir? İşte bu islamcılık değilse nedir? Gerçekten Allah rızasını, gerçekten ümmetin kurtuluşunu, gerçekten memleketin kurtuluşunu dert edinmiş, gerçekten Allah'tan, azaptan, cehennemden, kul hakkından korkan birinin yapabileceği şey midir şu hareket tarzı? Küfrün tüzüğüne bağlı diğer partilerle aynı tüzüğe sahip sözde İslami partisi ve kendi siyasi menfaatleri için bu kadar değeri hiçe sayabilen birisinin, yine dünya siyaset ve menfaati için İslam'ı malzeme etmiş acemler ile tevhid tesis edebileceğine, hatta ettiğine ben gönülden inanıyorum. 

Partisi ve siyasi geleceği için bunları yapabilmiş ama 50 senelik mücadelenin sonunda gelinen yer bir hiç... Arkada bırakılan ise korkunç, akıllara zarar hatalar, veballer, kusurlar hatta felaketler ve hatta cinayetler. 

Şimdi mezarında, şayet imanını kurtarabilmiş ise bile Erbakan, kan terlemiyorsa, ben de ilimden yana bir nasip almamışım. Hz. Ömer (r.a.), hz. Osman (r.a.) yapışmıştır yakasına "Bize, ailemize, şerefimize, namusumuza, dinimize küfür eden alçağa, Humeyniye, medhiyeler düzen ve ümmetin evladına tavsiye eden sen misin?" diye...

Erbakan'ın sözde hizmetleri ile ehli sünnetten ayrılan, teşkilatındaki bin bir türlü bozuk akımın birine kayan, dalalet ehlinden olan, hatta belki de küfre kayan ve Erbakan'dan önce vefat edenlerden bir teki, sadece biri yapışmışsa yakasına Erbakan'ın, ona yeter ama kim bilir kaç binlerce var. Ve halen kaç binlercesi arkasında vefat ediyor, imkan veriliyor mu bilmem, veriliyorsa kim bilir kaç kişi yakasına yapışıyor. Tahminimce her biri: "Bunlara niye izin verdin? Bu kitapları, bu bozuk hocaları, bu vehhabileri, bu selefileri, bu şiileri, bu mehzepsizleri, bu reformistleri, bu alim kılığına bürünmüş CIA ve MOSSAD casuslarını, bu Allah iki yüzlü puttur diyen it oğlu itleri, büyük adam diye bana niye pazarladın? Benim dinimle, ebedi/sonsuz hayatım ile niye oynadın? Bunların kitaplarını bana niye okuttun? Ben senin peşine dindar, dürüst, ahlaklı bir genç olacağım, dinime ve devletime, milletime hizmet edeceğim diye düştüm? Sen nasıl bir müslümansın? Sen nasıl bir insansın, sen nasıl bir vicdana sahipsin? Neden ebedi felaketlere sürüklenişimizi bile sıkıntı etmedin, bunlara engel olmadın?" diyordur ateşler içinde... 

Bir de böyle bir Erbakan'ın resimlerini, böyle bozuk akımlarla canı pahasına mücadele etmiş, İngiliz istihbaratının başındaki kişileri şaşkına çevirmiş ve ümmete kurulan tuzakları bozmaya kendini adamış Abdülhamid han gibi birinin resimleri ile yan yana kullanmaktan da ar etmiyorlar. Abdülhamid han zamanında yaşasa idi Erbakan, İngiliz casusu Blunt'a, itikadı bozuk Cemaleddin Afganiye, İttihatçı masonlara karşı sergilediğinden başka bir hareket tarzı sergilemezdi Abdülhamit han. 

Burası Türkiye! Meydan boş değil! Bu bozuk akım, bu zilli görüşçülük, bu teşkilat, iyice şiiliğe, selefiliğe, islamcılığa, demokratik cumhuriyetçi, seçimci, partici anlayışa, türlü itikadi ve ameli felaketlere kaymış olabilir. Ama biz, İmam-ı Rabbani evlatları buradayız, kimseye öyle ucuz üç beş cümle ile şov yapıp müslümanları kandırabileckeleri, dünya ahiret felaketlerine sürükleyebilecekleri meydanı vermeyiz. 

Son olarak, bir insan şii ise, şii duruşu sergilemeli, selefi ise selefi olduğunu açıklamalı, dik duruşu olmalı ki muhatap alınsın. Bu Abdullah Kaya'nın kim olduğunu bilmem, bir takipçimin soruları vesilesi ile bu gün gördüm profilini... Bilen var mı, bu kişi kimdir? Böyle tezat dolu bir zihniyete, böyle üç satır yazıp karalasa, üç cilt eser yazarak düzeltilmesi gereken bir kafaya nasıl ulaşmıştır? Gerçekten bu kadar tezatın farkında değil midir, yoksa takıyye yapan bir şii midir?





Selam TV genel müdürü Abdullah Kaya'nın Facebook profilinden...













Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Dikkat!
 Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

6 Şubat 2016 Cumartesi

Dört dörtlük tezgahlara karşıyız! | Bu milleti koyun yerine konulmasına karşıyız! | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, cia, mursi, ihvan-ı müslimin, mossad, islamcılık, yahudiler, abd, rabia işareti, islami parti, suudi arabistan, iran,

Rabia'ya karşıyız, Mısır'daki İslamcı akımlara da Türkiye'deki, İslam'ı siyasi parti ya da siyasi ideoloji yerine koyan sapık İslamcı akımlara da karşıyız. Biz müslümanız, İslamcı değiliz.

KAR-ŞI-YIZ!

CIA ve MOSSAD'ın başlatıp yönettiği halk hareketlerine, renkli baharlara karşıyız!

Galeyana getirilen halkların, sıkıyı görenlerce ortada bırakılmasına karşıyız!

Mursi'yi ve İhvan'ı bir başına bırakanlara karşıyız! Hoş CIA'nın adamı Mursi'ye ve elli yıldır CIA'nın yönettiği İhvan'a da karşıyız.

Mursi ve İhvan bu hale gelmemiş gibi, şimdi Doğu Türkistan ahalisini ayaklandırmaya çalışanlara karşıyız!

Vasıfsız müslüman erkeklerin, hatta yetmeyip kadınların, genç kızların ve çocukların siyasi mücadelelere çekilmesine ve istismar edilmesine karşıyız. Bunların emeklerinin, mücadelelerinin birilerinin ego tatminine ve san, şöhret makam ve para hırslarını tatminine alet edilmesine karşıyız..

Elli yıl İslam'ı araç edinerek siyaset yapan yerli ve yabancı sözde islami lidlerin bir hiçi başardıkları meydanda oldukları halde, hala arkalarından gidilmesine karşıyız.

İslam'ı parti ve siyasi ideoloji seviyesine indirmek isteyenlere karşıyız.

Müslümanız ve İslamcı değiliz, ciğeri beş para etmez politikacılara değil samimi ve istikametteki İslam alimlerine tabiyiz ve bizler kuru gürültülere, samimiyetsiz ve mideden gelen bağırtılara, dini dünyaya alet eden mel'unlara karşıyız.

Meydanlarda, mitinglerde politikacı gibi nutuk atan, el kol hareketleri sergileyen, gerçekleri eğip büken, işine geldiği gibi fetva veren, yüz binleri ve hatta milyonları yoldan çıkartan çakma hocalara, ahir zaman alimlerine de karşıyız.

Şeriat denilince İran ya da Suudi Arabistan ya da ABD'deki zenci akımlarını akıllara getiren ve Türkiye müslümanlarını bir an evvel Sünni İslam'dan uzaklaştırmak gayesi güden binbir surat ve yalancı mel'unlara da karşıyız.

Bizler seksen milyon insanın, sıkıyı görünce "kınayıp geçmesine" , hemen ardından başka bir CIA merkezli kampanya patlatılınca yine profillerini, kapak resimlerini, duvarlarını bu kampanyaya uygun hale getirmesine karşıyız.

Bizler iki yüzlülüğe, yalancılığa, riyakarlığa, aldatıcılığa, sömürüye, vatan satılmasına, din satılmasına, ümmetin satılmasına, bir avuç Yahudiye kul köle olunmasına, ebedi saadetlerin birkaç gösteriş ve nutuk budalasının malzemesi yapılmasına, bilenlerin susmasına, susmayanların karanlanmasına karşıyız.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Dikkat!
 Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)

Bu güne değin en çok tıklanılanlar